Korona söyleşileri
Hüseyin İşlek / Berlin
SES Dergisi’nde uzunca bir süredir sigorta konusunda Berlinlilere değerli bilgiler veren Demet Odağ ile Korona günlerinde güzel bir söyleşi yaptım sizler için. Başkent Berlin’in değerli iş adamlarından LVM Sigorta’nın Berlin Bölge Temsilcisi ve TDU üyesi Fikret Odağ ile birlikte LVM Sigorta’nın yöneticiliğini yapan eşi sigorta uzmanı Demet hanım Korona günlerini paylaştı bizlerle. Söyleşimizde Demet Odağ’a uzmanlık alanı olan değişik sigorta konularını da sorduk, özellikle de emeklilik ve sağlık bağlamında. Haydi buyurun yazmak bizden, okumak sizden:
Demet hanım Koronavirüse hazırlık mıydınız? Sizi nasıl etkiledi ve Koronaya bakış açınız nedir?
Demet Odağ: Geliyor, geldi derken gerçekten bizim de kapımızı çaldı Koronavirüs. Hastalık yoğunluğu bizden çok uzaklarda olduğundan, kendimizi bir müddet bayağı emniyette hissettik. Oysa ki başımızın üzerinde dolaşıyordu Koronavirüs kara bulutları. Birden de çöktü geldi, Koronavirüs bizleri kıskıvrak yakaladı. Almanya hükümeti önce çekimser yaklaştı ülkedeki gelişmelere. Daha sonra da yardım paketleri ile vatandaşları ve şirketleri destekleyerek bazı önlemler almayı hedefledi. Uygulanan evde kalma zorunluluğu ile kontrol altına almaya çalıştı Koronavirüs’ü. Hastaneleri donanımlı hale getirdi ve birçok acil olmayan ameliyatları bile erteledi. Hasta olma riskine karşı önlemleri sıklaştırdı. Önceleri biz de temkinle yaklaştık Koronavirüs’e. Ama hiçbir zaman korkmadık. Ne olabileceğini zaten değiştirme imkanımız yok, gelen geliyor, biz de onu yaşayacağız bir şekilde. Kendimizi her zaman yeniliklere açık duruma uydurmaya çalışarak başladık Koronalı günlere! Ne yaptık? Biz şirket olarak ilk etapta kapıları kapatarak, içeriye kimseyi almadık, bütün müşterilerimize telefonla ulaştık, onların sorularını telefonla yanıtladık. Bunun dışında elemanlarımızı da ilk başta belirli saatlerde burada tuttuk, onlar da müşterilere telefon danışmanlığı ile bilgi verdi. Zira onlar da bizim gibi bilmedikleri bir şeyle karşı karşıyaydılar. Bu sebeple istedik ki herşeyi doğru ve eksiksiz yapalım, tabii herşeyi doğru yapmak çok zor. Çünkü hiç yaşamadığımız birşey, dediğim gibi kendimizi şartlara uydurmaya çalıştık.
Peki bir süreliğine de olsa işyerini kapattınız mı?
Demet Odağ: “Homeoffice” diye sıkça duyulan çalışma şekli hayatın şartı oldu birçok sektörde. İşyerleri çalışanlarını evden çalışmaya teşvik etti. Kısa çalışma uygulamalarında bireylere destek sunuldu. Zamanla baktık gelen giden olmuyor, bu nedenle büroda durulması gerekir mi? Biraz daha iş politikamızı değiştirerek, iki elemanız büroda olsa, gelen telefonlara baksa veya gelenlerle ilgilense, biz de kendi müşterilerimizle evden birebir kontağa girerek ilgilensek dedik. Çünkü büroda olduğumuz zaman daha değişik bir ortam ama evdeki ortamda yine “Homeoffice” denilen olayı biz de yaptık. Mart ayının ikinci, üçüncü haftası gibi büroyu ve kapıları kapattık, içeriye kimseyi almadık. Çünkü üzerimize bir çığ geliyordu ve biz bunu nasıl karşılayacağımızı bilemedik, herkes bunu kendi önlemleriye karşılamaya çalışıyordu, biz de öyle yaptık.
Bu arada evde kalan yuva ve okul çocukları ailelerin bütün dengesini bozarak, evden çalışma zorunda olan ebeveynleri ve Almanya’da çoğunlukta bulunan ve çocuklarını yalnız başına yetiştirmek zorunda olan anne ve babaların finansal sıkıntıları yanında, ailelerin yaşadığı aile içi şiddet de günden güne arttı. Her gün haber bültenlerinde üzülerek takip ettik gelişmeleri. Bazı aileler için de sıkıntılı günler, aile içi ilişkilerde fırsatlar yarattı. Aileleri kaynaştırdı ve birbirlerine zaman ayırabilmenin ne kadar önemli olduğunun tekrar ön plana çıkmasına sebep oldu.
Müşteri potansiyelinde bir değişme, düşme yaşadınız mı?
Demet Odağ: Tabii ki müşterilerinizle birebir görüşme imkanınız olmadığı zaman işlerde bir düşme yaşanıyor. Fakat yine de bizim kendi kontaklarımız, müşterilerimizin hep arkasında olmamız, onlara birebir danışmanlık yapmamız, onlarla ilgilenmemiz, “Sizlere nasıl yardımcı olabiliriz” diye sormamız sonucu, bize dönüşümler çok oldu. Bizim bu süreçte de yeni yaptığımız işler ve “Vertrag”lar oldu. Bunun haricinde şunu söyleyeyim, Fikret Odağ sigorta piyasasında iyi bilinen ve tanınan bir isim olduğu için onun sayesinde geri dönüşümler de çok oldu.
Fikret Odağ Sigorta Şirketinde kaç personel çalışıyor?
Demet Odağ: Şu anda Fikret bey ve ben olmak üzere 7-8 kişi çalışıyoruz, bu zaman zaman meslek eğitimi yapanlarla 10’a kadar artabiliyor. Korona’dan dolayı iş saatlerimizi yeniden programladık. Müşterilerimize nasıl daha verimli olabiliriz diye bir çalışma yaptık. Sigorta şirketlerinde büroda oturup müşteri bekleme diye bir olay yok, biz müşterilere gidiyoruz. Büromuzun saat 17.30’a kadar açık olması ve müşterilerimizin de bize ulaşıyor olması çok güzel. Burada ve kapıda yığılma olmaması için saat 15.30’a kadar genellikle terminle müşteri alıyoruz. Bilindiği gibi son zamanlarda, kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmayın, fiziki mesafeyi koruyun ve maskenizi takın diye uyarılar var. Biz de bu sebeple hem kendimizi, hem de müşterilerimizi korumak adına sorumluluk alarak davranıyoruz. Zira bize birşey olursa, hizmet veremeyiz.
Personelden çıkış alan, ya da sizin işine son verdiğiniz oldu mu? Kısa çalışma yaptınız mı?
Demet Odağ: Hayır, kısa çalışma yapmadık. Devletin öngördüğü süre içinde kapatarak, yaklaşık 3-4 hafta evde kaldık ama açılabilir denildiğinde biz de herkes gibi açtık ve müşterilerimize hizmet vermeye başladık. Büyük bir özveri ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Son sorum sigortacı gözüyle Berlinlilere tavsiyeleriniz olsun!
Demet Odağ: Sigortanın hepsi önemli. Ben sorunuzu sigortacı olduğum için veya mesleğim bu olduğu için değil bir insan olarak yanıtlayayım. Öncelikle kendimizi korumamız gerektiğine inanıyorum. Kendimizi nelere karşı koruyabildiğimizi bilmek önemli. Bunları göz önüne alırsak, diyebiliriz ki, en önemli şey kendimizi garanti altına almak. Diğer sigorta işlemlerini öncelikle kendimizi garanti altına alırsak yapabiliriz. Ve bunların içersinde önce geleceğimle ilgili sağlığımı garanti altına almak geliyor. Sağlıktan sonra iş gücümü garanti altına almam gerekiyor. Bunların yapılması için de belirli bir para kazanmak gerekiyor, çalışmak gerekiyor ancak kazanırsanız, hayatınızı devam ettirebilir ve sigortalarınızı ödeyebilirsiniz.
Ben kendi adıma bu cebelleşmenin çok gereksiz olduğunu, günün, saatin önemini ve yaşanılan her anın tadının çıkarılması gerektiğini bazen de kendini dinleme fırsatının en güzel fırsatlardan biri olduğunun yeniden farkına vardım. Bakın sadece bir ömür var, bu ömrü de kendin için en güzel şeklinde yaşama şansı verilmiş hepimize. Çok şükür sağlığımız yerinde ve bundan sonra da bilelim ki günü gününde yaşamak var. Gereksiz küçük ayrıntılar ve mükemmeliyetçilik dürtüsünü yaşarken de kendimizi unutmayalım.
Bunun için öncelikle kendimizi garanti altına almamız gerekiyor. Bunun için de “Berufsunfähigkeit Versicherung” yani işgücü kaybı sigortası yaptırarak, sağlıklıysam kendimi garanti altına almam gerekiyor. Sağlıklı değilsem ileriye dönük, özellikle bugünlerde yaşanan veya ilerde hepimizin maalesef geleceğinde çok büyük rol oynayan bir şey var, bu da emeklilik. Emeklilikte gerçekten gelecekte büyük sıkıntı yaşanacak. Çünkü alım gücü azalıyor. Şu anda bile ancak kendimize yetebilecek kadar bir maaşımız varken, gelecekte bunun yüzde 60’ını aldığımız bir maaşla hayatımızı idame ettirebilecek bir gelirimiz olmayacak. Şimdiden ileriki yaşlar için kenara biraz para atabilirsek bunun kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik olduğunu düşünüyorum.
Koronavirüs savaşındaki kayıplarımıza Allah’tan rahmet ve yakınlarına da sabırlar diliyorum. Sağlıklı kalın ve kurallara uyarak verilen savaşta 1,5 metre fiziki mesafe ile bilinçli ve aynı cephede savaşalım.
İlk yorum yapan olun